CNN Haber | Son Dakika Haberler, Güncel Haberler

Yargıtay’dan AYM’ye kabahat duyurusu – Haber Gönder



ensonhaber.com

Yargıtay, bir ilke imza attı..

Can Atalay, Seyahat davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Nisan 2022’den bu yana cezaevinde bulunan Can Atalay, 14 Mayıs seçimlerinde Hatay’dan Türkiye İşçi Partisi milletvekili seçildi.

Milletvekili seçilen Atalay’ın, “milletvekili seçilmesi sebebiyle hakkında yargılamanın durması ve tahliye edilmesi” talebiyle meydana getirilen müracaat, Yargıtay 3. Ceza Dairesince reddedilmişti.

AYM’ye başvurdu

Atalay’ın avukatları da milletvekili seçilerek yasama dokunulmazlığı kazanan başvurucunun yargılamada durma sonucu verilmesi talebinin reddedilerek yargılamaya devam edilmesi sebebiyle “seçilme ve siyasal faaliyette bulunma” hakkının, tahliye talebinin reddedilmesi sebebiyle de “şahıs hürriyeti ve güvenliği” hakkının ihlal edildiğini öne sürerek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu.

Yargıtay cezayı onamıştı

Başvurunun peşinden süreç devam ederken Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Seyahat Parkı davasında Can Atalay’a verilen 18 yıl hapis cezasını onamıştı.

AYM Genel Kurulu, 12 Ekim’de başvurunun görüşülmesini, bir üyenin dosyaya hazırlanamadığını belirtmesi üstüne ertelemişti.

AYM hak ihlali sonucu verdi

Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) milletvekili seçilen Can Atalay’ın tahliye ve hakkında yargılamanın durdurulması istemi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) gündemine geldi.

AYM, Atalay’ın seçilme hakkı ile şahıs hürriyeti ve güvenliği hakkı yönlerinden hak ihlali olduğuna karar verdi.

Mahkeme Yargıtay’a gönderdi

Geçtiğimiz hafta İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ulaşan dosya, mahkeme tarafınca karara bağlanması için Yargıtay’a gönderdi.

AYM’nin bu sonucuna Yargıtay’dan itiraz geldi.

Yargıtay, Can Atalay hakkında ihlal kararıyla yetkisini aştığı sebebi öne sürülerek AYM hakkında kabahat duyurusunda bulunmuş oldu.

Yargıtay’ın gerekçeli sonucu

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin sonucunda, Anayasa Mahkemesinin, Atalay’ın seçilme ve siyasal faaliyette bulunma temel hakkının ihlal edilmiş olduğu yönündeki kararla, adli yargı mercii tarafınca meydana getirilen yargısal faaliyetlerin tamamıyla hükümsüz sayılarak yerindeliğinin denetlendiği açıklandı.

Atalay’ın, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar”a ilişkin Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 312. maddesi kapsamında yargı giydiğine işaret edilen kararda, şunlar kaydedildi:

Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması’ başlıklı Anayasa’nın 14. maddesinde kötüye kullanma şeklinde kabul edilen faaliyetler; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma, insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetlerde bulunma ve devletin yada kişilerin, Anayasa ile tanınan temel hak ve hürriyetlerinin yok edilmesini yada Anayasa’da belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlama olarak düzenlenmiştir.

Anayasa koyucu, hangi suçların Anayasa’nın 14. maddesi kapsamına gireceğine ilişkin somut bir niteleme yapmamış, bunun kapsamının belirlenmesini bilgili bir tercihin ürünü olarak soruşturma ve kovuşturma makamlarına bırakmıştır. Bu itibarla, Anayasa koyucunun iradesinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve bu minvalde yürütme organının varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir faaliyette bulunulduğu takdirde milletvekilinin dokunulmazlıktan yararlanmaya devam etmemesi gerektiği yönünde olduğu izahtan varestedir.

Anayasa Mahkemesinin, Anayasa normunun uygulanmasını bireysel müracaat yöntemiyle ortadan kaldıracak yada işlevsiz hale getirecek şekilde bir karar vermesinin hukuken mümkün olmadığı anlatılan kararda, şunlar kaydedildi:

Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti’nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden, pek fazlaca kanlı terör eylemi ile irtibatlandırılan ve haklarında mutlak terör suçlarından soruşturma yada kovuşturma bulunup, hemen hemen yakalanamayan ve kırmızı bültenle aranan Fetullah Hoca Efendi, Şerif Ali Tekalan, Recep Uzunallı, Adil Öksüz, Ekrem Dumanlı, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok ve Ali Ekber Doğan ve bunlar şeklinde şüpheli ya da sanıkların milletvekili seçilmelerinin, yemin ederek göreve başlamalarının ve TBMM’ye girmelerinin önü açılır ki bu durumun hukuken isabetli bulunduğunu savunmanın izahı kabil bulunduğunu söylemek mümkün değildir.

“Anayasa Mahkemesinin kendisine yetkisini aşacak şekilde anlam yüklediği anlaşılmıştır”

Anayasa Mahkemesinin, “Yargıtay şeklinde yüksek bir mahkemenin kararını her türlü hukuka aykırılık problemi yönünden inceleyebilecek olan bir süper temyiz makamı olmadığı” belirtilen kararda, şu tespite yer verildi:

(Anayasa Mahkemesinin) temyiz mahkemesi olan Dairemizin kararını, tekrardan yargılama görüntüsü altında dosyanın esasına da girip, adeta bozmak suretiyle kendisine yasal dayanaktan yoksun, gereğinden fazla ve yasal yetkisini aşacak şekilde anlam yüklediği anlaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesinin Atalay hakkında ihlal sonucunda, Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Itimat kararlarına atıf yapıldığı hatırlatılan kararda, şu ifadelere yer verildi:

Milletvekili dokunulmazlığı yönünden Anayasa’nın 14. maddesinin hangi suçları kapsadığının anayasal ya da yasal düzenleme haricinde yargısal bir yorumla belirlenmesinin ciddi sıkıntılara yol açacağını belirtirken, kendisinin daha evvelinde yargısal aktivizm sonucu vermiş olduğu ve kamuoyunda üniversitelere başörtü yasağı olarak malum, bizce de kabul görmeyen bir kararını gerekçe göstermesi tarafımızdan dikkat çekici bulunmuş ve bir ironi olarak değerlendirilmiştir.

“Tehdit etme boyutuna kadar işi vardırmıştır”

Anayasa Mahkemesinin sonucunda, “yargı organlarının Anayasa’nın 14. maddesine hangi suçların gireceğini yorumlamalarının sıhhatli olamayacağını, ne olursa olsun anayasal ya da yasal düzenleme yapılmasının icap ettiğini” belirttiği aktarılan kararda, şu değerlendirmelerde bulunulmuş oldu:

Anayasa Mahkemesinin, bugüne dek hem ölçü denetimi kararlarında hem de sonradan kendisine ikincil vazife olarak verilen bireysel müracaat kararlarında, anayasal yada yasal bir yetkisi olmamasına karşın hiçbir organ tarafınca denetlenmememin vermiş olduğu rahatça da içtihat yöntemiyle anayasal yetkisini devamlı çoğaltmak ve kötüye kullanmak suretiyle kendisinin, daha evvelinde ölçü denetimi görevi esnasında sıkça dile getirilen yasama organı üstünde vesayet organı olduğuna yönelik eleştirilerin, bireysel başvuruya ilişkin yetkinin verilmesi üstüne yüksek mahkemeler dahil tüm yargı üstünde de ortaya çıkmasına niçin olmuştur.

Hatta gelinen noktada Anayasa Mahkemesi, hükümlü Şerafettin Can Atalay’a yönelik vermiş olduğu ihlal sonucunda, yasal bir dayanağı olmamasına ve doktrinde bile tartışmalı bir mevzu olmasına karşın, ‘Anayasa Mahkemesi kararlarının objektif işlevinden’ bahsederek, sonucu veren Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerini ‘dikkatsizlik suçunu işlemişlerdir’ şeklinde tehdit etme boyutuna kadar işi vardırmıştır.

Bugüne dek birçok terör örgütü yada üyesi tarafınca hem toplumsal medya hem de yazılı ve görsel basın üstünden ya da ilk aşama yargılamaları yada temyiz incelemesi esnasında gönderilen dilekçelerle devamlı tehdit edilen dairemiz üyelerinin, bir de Anayasa Mahkemesi tarafınca bu şekilde tehdit edilmesi de esef verici ve manidar bulunmuştur. Vatanımızda Anayasa Mahkemesi yalnız yasaları iptal ederek yasama organının alanına müdahale etmemekte; ek olarak, kimi zaman yasa koyucu şeklinde davranarak Anayasa’ya nazaran aralarında astlık üstlük ilişkisi bulunmayan yüksek mahkemeler üstünde de süper temyiz mahkemesi olarak vesayet makamı şeklinde davranmaktadır.

Siyasal partilerden peş peşe açıklamalar

Dairenin ihlal kararıyla yetkisini aştığı sebebi öne sürülerek Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında kabahat duyusunda bulunması siyasette de yankı buldu.

Mevzuya ilişkin AK Parti, CHP ve İyi Parti’den peş peşe açıklamalar geldi.

AK Partili Yazıcı: Yazık, fazlaca yazık

Toplumsal medyadan izahat icra eden AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dirimsel Yazıcı, iki yargı erki arasındaki krize tepki gösterdi.

Öyleki vakalar olur ki, çözümleme yapmak için, konuşsan da konuşmasan da mesele olur. Asla ve asla olmaması ihtiyaç duyulan öylesi bir vaka yaşıyoruz. Yazık, fazlaca yazık. Devleti oluşturan erkler, mesele çözümler. Asla mesele üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez.

CHP lideri Hususi’den muhteşem toplantı

Yaşanmış olan gelişmeler üstüne CHP Genel Başkanı Özgür Hususi de Meclis Grubu’nu muhteşem toplantıya çağırdı.

Toplantının peşinden partisinin TBMM’deki grup salonunda konuşan Hususi, kararın Meclis’e, anayasaya ve AYM’nin tüzel kişiliğine karşı bir darbe girişimi bulunduğunu vurgulayarak şunları söylemiş oldu:

Filler tepişirken çimenler eziliyor. Bu kriz MHP-AKP krizidir. Halkı bu kalkışmayı bastırmaya çağrı ediyoruz. Sadece Can Atalay ile sınırı olan bir karar değildir. Anayasayı ortadan kaldırma girişimidir.

Sayın Numan Kurtulmuş’u yarın telefonla arayacağız. Yarın tüm grupların başkanlarını danışma kurulu toplantısı halletmeye çağrı ediyorum. Bu toplantının gerçeklememesi durumunda Numan Kurtulmuş’tan buluşma isteyeceğiz.

Anayasaya haiz çıkmalıyız. Halkı direnmeye çağırıyoruz, meydanlarda sokaklarda direneceğiz. Bu hukuksuzluğa teslim olmayacağız.

İyi Parti: Bu karar kuvvetler ayrılığı

Yargıda yaşanmış olan krize yönelik bir değerlendirme de İyi Parti Sözcüsü Kürşat Sıkıntılı’dan geldi.

Sıkıntılı, şu ifadeleri kullandı:

Yargıtay’ın AYM sonucuna uymaması hukuken izah edilemezken AYM üyeleri hakkında kabahat duyurusunda bulunması “Artık Türkiye’de hiçbir vatandaşın hukuk güvenliğinin kalmadığı” anlamına gelir. Bu karar kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığını bir kez daha rafa kaldırma girişimidir.

Davutoğlu: Bu karar hükümsüzdür

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da mevzuyla ilgili yapmış olduğu açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Bu karar karşısında tek bir vücut olarak durmalı ve demokratik hukuk devletini mutlak anlamda korumalıyız. Bu karar hükümsüzdür ve bu karara karşı tüm siyasiler ve devlet adamları olarak açık bir tavır almak zorundayız.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyelerine yapmış olduğu kabahat duyurusuna karşı ikimiz de Mutluluk ve Gelecek Partisi grupları olarak Yargıtay 3. Dairesi’nin TCK’nın 257. maddesi uyarınca görevi kötüye kullandığı iddiasıyla haklarında kabahat duyurusunda bulunacak ve bu kabahat duyurusunu sonuna kadar takip edeceğiz.

Exit mobile version